Doğru Gevşeme – Śavāsana
Tam gevşemeye sadece kasla değil, tüm fiziksel, zihinsel ve manevi kaygının sona ermesiyle ulaşılır
Vücut ve zihin sürekli aşırı yüklenirse verimsizleşir. Modern sosyal yaşam, beslenme, iş ve hatta eğlence, rahatlamayı zorlaştırıcı bir etkiye sahiptir. Çoğu kişi rahatlamanın doğanın kendini yenileme yöntemi olduğunu bile unutmuş durumda; sadece daha gidemeyecek kadar yorulduklarında duruyorlar. İnsanlar genellikle rahatlamaya çalışırken bile duyularını, vücut ve zihinlerini yormaya devam eder. Vücudun enerjisi boşa harcanır; kasları harekete hazırlamak için kullanılan enerji, hareketin kendisi için kullanılandan daha fazladır. Yaşamımızı dengelemek için enerjimizi ekonomik kullanmayı öğrenmeliyiz. Bunu, doğru zamanda, doğru şekilde rahatlamayı öğrenerek gerçekleştirebiliriz.
Fiziksel Gevşeme
Her hareket bir düşünceden kaynaklanır. Düşünceler, hareketle cisimlenir. Zihin, kaslara kasılma komutu gönderebildiği gibi, rahatlama komutu da gönderebilir. Yoga’da çeşitli fiziksel gevşeme teknikleri vardır. Genel hatlarıyla şöyledir: vücuttaki tüm kaslar tek tek sıkıp bırakılır. Bu teknik, sinirlere gerginliğin ve gevşemenin zıtlığını hissettirir. Ardından ayak parmaklarından başlayıp ve yukarı doğru çıkan bir tarama yapılır. Her vücut parçası tek tek zihinde canlandırılır ve gevşetilir. Bu rahatlama yöntemi, Śavāsana, yani ölü pozu olarak bilinir.
Fiziksel gerginliğin güvensizlik veya travma gibi nedenleri vardır. Mesela tehdit altında hissettiğimizde karın ve boyun gibi bölgeler yoğun olarak kasılır. Bu dinamik, hayvani altyapımızdan gelir, çünkü boyun ve karın, bir hayvanın en savunmasız bölgeleridir. İnsanlar artık nadiren fiziksel tehdit altındadır, ama özel hayatında ve iş hayatında kesintisiz bir tehdit altında yaşayan çok sayıda insan olduğunu görebiliriz. Burada yapılması gereken, bu hisleri fark etmek ve nefes, tarama veya telkin gibi yöntemlerle hali dönüştürmektir.
Bazense yaşamımızın ayrı kısımları birbirine karışır. Örneğin, iş hayatımızda bir şeye kızarız, eve dönünce bu kızgınlığı ev arkadaşımıza yansıtır, aynı kızgınlıkla yatağa gireriz. Sabah kalktığımızda boynumuz tutulmuştur, ama açık kalan camı suçlarız. Burada yapılması gereken, gerginliği fark etmek ve ait olduğu yerde bırakmaktır.
Fiziksel gerginlik somuttur ve fiziksel gevşeme direkttir. Kas kasılıysa gerginlik vardır, yumuşaksa gerginlik yoktur. Bu nedenle fiziksel gevşemeye ulaşmak nispeten daha kolaydır.
Zihinsel Gevşeme
Zihinsel gerginlik hayal gücünün sonucudur. Zihin anın gerçeklerinden koptuğunda ve gerçeklerden farklı hayallere bağlandığında, hayaller ve gerçekler uyuşmadığı için gerginlik, yani stres deneyimler.
Kaslarımıza “gergin olmayı bırak” komutu vermek mümkündür, fakat zihnimize “şu düşünceyi düşünme” komutu verirsek o düşünceyi düşüneceğini garanti etmiş oluruz. Neyse ki zihin bir anda sadece bir şey düşünebilir. Bu nedenle zihinsel gevşeme için farklı bir yaklaşım gerekir; zihne ilgisini yönelteceği bir obje vermek. Kişi nefese yoğunlaşmışken bir yandan kaygılanamaz. Ya birindedir, ya diğerinde. Nefes gibi sürekli yanımızda taşıdığımız ve ilgi çekici bir obje, zihni hızla sakinleştirip An’a bağlayabilir. An’a bağlandığımızda sorunlar “sorun” olmayı kesip “durum” olurlar. Örneğin, bankasında para kalmamış biri “Mahvoldum!” diyebilir, ama mahvolması bir seraptır ve tek gerçek bankasındaki 0 sayısıdır. Durumu olduğu gibi görebilmek hem daha kaygısız hem daha verimli çözüm yolları bulmamızı sağlar.
Gerginleşen zihni gevşetmek için nefes dışında pek çok odak noktası verebiliriz. Dışarıdan gelen sesler dinlenebilir, bir şarkı söylenebilir, mantra tekrarlanabilir veya yürüyüşe çıkılabilir. Bir çoğumuz zaten kaygılı zamanlarımızda bunları yaparız, fakat genelde amacımız kaygıyı çözmekten çok kaygıdan kaçmaktır. Bu teknikleri bilinçli olarak, sabırla ve disiplinle uygularsak daha dingin bir zihne kavuşacağımız kesindir.
Manevi Gevşeme
Zihnimizi ne kadar rahatlatsak da manevi rahatlamaya ulaşmadan tüm gerginlikler ve kaygılar sona ermez. Vücut ve zihni kişileştirdiğimiz sürece onların limitleri, duyguları, korkuları, kaygıları bizim olur ve onları sahipleniriz. Bu durum gerginlik ve stres getirir. Yogiler bilir ki, vücut ve zihinden bağımsız kimliğimizi idrak etmediğimiz sürece sürece tam gevşemeye ve huzura ulaşamayız.
Bir Yogi, kendini her yeri kapsayan, her şeye kâdir, hep huzurlu olan o Benlik’le, içerideki saf Farkındalık’la özdeşleştirir. Bu yeti, tüm gücün ve huzurun vücuttan değil, Benlik’ten geldiği bilgisinden kaynaklanır. Bu bilgiye Vedantik söylemlerle, “Ben o saf Farkındalık’ım, Benlik’im” söylemleriyle ulaşılır. Bu, gevşeme sürecini tamamlar.